Gitmek kabullenmektir diyorum. Bir daha kavga edilmeyecek. Kendimle en azından. Beynim çatlayacakmış gibi. Sorumluluklarım var ve kaçıyorum. Gitmek kabullenmektir. Kabul ediyorum ki gitmiyorum, kaçıyorum. Gitmek bu değil biliyorum. Ezilecek gibi oluyorum ve kaçıyorum. Kalırsam ezilecek, gidersem kurtulacak, geriye dönersem gidemeyecek gibiyim. Gitmek istiyorum. Ama kaçıyorum. Olsun kaçar gibi de gidebilmeliyim. Takılıp düşmekten korkuyorum. Gitmek yeniden başlamak olacak gibi. Yeni bir nefesin ilk anı gibi. Aslında her an yeniden başlıyor gibi. Nefesimi tazelediğim her an gidiyor gibiyim. Gitmeliyim bahanelerim var çünkü. Şimdi, vakit kaybetmeden, beklemeden şafak vaktini, gitmeliyim. Ne yarın, ne başka bir bahar…
Şimdi yine aynı pencereden bakıyorum görebildiklerime ki gördüklerim öylesine muharref öylesine yalın ve somut. Gidememenin vebalini çekiyor çaresiz gözlerim. Vicdanımı susturamıyor bahanelerim. Yıllar penceremi eskitemedi de görebildiklerim aynı kalsaydı keşke. Şimdi gidecek yerimde yok. Gidebilseydim kurtulacak mıydım bilmiyorum. Ama ne gidebildim ne kaçabildim. Gözlerim eskiyi görmenin arzusunda. Ben gözlerimin vebalini yüklenmiş hamal. Ne olur buralarda gidecek bir yer olsa. Gidebilsem gitme arzusu sönmeden. Yıllar görebildiklerimi aldı, görmek istemediklerimi koydu. Herşey nasibini aldı zamandan. Değişen şeyler var, şükür ki fark edebiliyorum.
Gidebilenlerden öğrendim ki yitirme, bulma arzusunu uyandırır. Ayrılık buluşmaya doğrudur. Kaybettim ki arıyorum. Düştüm ki kalkmaya çalışıyorum. Şimdi yeniden başlamanın hasretini çekiyorum. Biliyorum yakın şafak vakti. Sabredersem zifiri karanlığa, biliyorum ki güneş doğacak. Bitecek sancılar. Bitecek çünkü arıyorum. Bulabilir miyim bilmiyorum. Ama rahatım. Çünkü arıyorum.