.jpg)
Koşuşturmalar, kavgalar, çabalar, üzüntüler, sevinçler… Her gün kalkıyoruz kimisi işine kimi okula kimi evde koşuşturup duruyoruz. Durmadan arkamıza bakmadan. Anlamadan dinlemeden soluk soluğa yaşıyoruz hayatı. Kimilerine göre bu, dolu dolu yaşamak… Ta ki ölüm gelip kapımızı çalana dek…
Bir video izlemiştim. Dünyanın evrendeki yeriyle alakalı. Hemen hemen hepimiz izlemişizdir. İnanın videoyu izlediğimde donup kalmıştım. Dünyamızın çapı yaklaşık olarak 12,756 km’dir. Ne kadar çok değil mi…Ya da en azından bize göre. Ya da en azından ben bu videoyu izleyene kadar benim için öyleydi…Şimdi dünyamız ve evren hakkında birkaç sayısal bilgi vereyim: Dediğim gibi Dünyanı çapı 12,756 km’dir. Dünyadan çıkıp ayın yörüngesine ulaştığımızda bu yörüngenin yaklaşık olarak 770,000 km genişliğinde olduğunu görüyoruz. Ve dünyanın yörüngesine geldiğimizde bunun yaklaşık 2AU(Astronomik Birim) ya da 300,000,000 km olduğunu görüyoruz. Çok uzatmadan atlayarak gidelim. Oort bulutuna ( Güneş’in etrafında dönen kuyruklu yıldızlar kümesi) gelelim. Yaklaşık olarak 2-4 ışık yılı (yani 100,000-200,000 AU) genişliğindedir. Ve Samanyolu…100,000 ışık yılı genişliğinde…
Ve en son evren yani gözlemlenebilir evren…Yaklaşık 28,000 megaparsek(1 megaparsek=3,260,000 ışık yılı). Şimdi geriye dönelim. Dünyamıza.12,756km..Ve evren 28,000 megaparsek.. Sözler gerçekten bitiyor. Dudak uçuklatıcı…Evren içinde adeta noktacık bile denilmeyen bir yer işgal ediyoruz.
Eve, hayat diyorduk. Koşuşturmacalar yarışlar içinde soluksuz bir hayat. Hiç anlama gereksinimi duymadan yaşadığımız hayat. Niçin var olduğumuzu, aklın sınırlarını zorladığı evrende mini minnacık bir yerde ne işimizin olduğunu düşünmeden yaşadığımız hayat. Sahi biz hayata sabah kalkıp işe gidelim, akşam tekrar eve gelelim, ailemizle yemek yiyelim, tatile gidelim, televizyon izleyelim, oyun oynayalım diye mi geldik? Durun artık bi sakin olun. Yavaşlayın ve kendinize gelin…
Beni yanlış anlamayın bunlar olmasın demiyorum. Tabi ki hayatımızda iş olacak dinlenme olacak. Fakat maalesef bütün bu saydıklarım artık yaşama gayesi olarak algılanmaya başlandı. Herkes önce okulu bitirmenin, sonra iş bulmanın, sonra evlenmenin, sonra emekli olmanın derdinde… Hayatı bu evrelere göre düzenleyip asıl gayeyi unutup –belki de hiç hatırlamadık- koyun sürüsü gibi yaşamaya başladık. Düşünmeden Hızlıca… Damdan düşer gibi… Bir gün öleceğimizden habersizmişiz gibi…Öleceğiz ve hesap vereceğiz… Burada ateistlere hiçbir sözüm yok. Allah’a ahirete inanmayan bir kişi pekala yaşar. Çünkü uzak gelecek kaygısı yoktur. Ama biz iman ettik. O güne, o gün olacak hesaba iman ettik. Madem iman ettik, o zaman iman ettiğimizi göstererek yaşayalım. Madem Allah’a inanıyoruz. Allah yokmuş gibi davranmayalım. İşte o zaman ölüm geldiğinde hiç şaşırmayacağız ve ölümü hoş karşılayacağız.
Bu evrende bizi var eden, bizi yaratan Allah bize merhamet etmiş yaratıp başıboş bırakmamıştır. Ve bizim vazifemizi de açıklamıştır:’’Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.’’(Zariyat/56) O halde varın bu işi bir daha düşünün. Neden hayattayız. Kısa süreliğine de olsa yavaşlatın hızınızı. Bırakın dünyaya ayak uydurmayı. Kalbinizin atışlarını dinleyin. Okuyun…Evreni okumaya çalışın…Şaşırın, dudaklarınız uçuklasın…Ağlayın, hüngür hüngür ağlayın…S
ecdeye kapanın…Sonra af dileyin sizi yaratandan, sizi bu aleme gönderenden…Ve gözyaşlarınız kalbinizi temizlesin.
Hadi artık hadi.. Durun ve bi sakin olun….